Havaya göre bile saniyesinde değişen bi psikolojim var, hava açıyo gülmeye başlıyorum kapatıyo sinirli, yağmur yağıyo gözler doluyo benim, kar fırtınada bahaneye gerek yok direkt ağlayabilirim. Tuşum var biyerimde basıyosun oluyo öyle saçma bi durum. Ama bi tek özlemek duygusu nası bişi bilmezdim. 18 yaşında üniversiteyi kazanıp geldim İstanbul'a ki Ankara yaşadığım yere daha yakın olmasına rağmen tutturdum İstanbul diye çünkü ruhum fırlak, kesmez öyle memur şehri filan. Zaten 10 yaşında, evimiz hollywood'dayı izlerken, Allaım neden Amerika'lı olmama izin vermedin, bendeki ne boktan şans ki burda doğmuşum diye ağlayan bir çocuktum. Yok hani o zaman yaşıtım salak hatunlar, dizinin aktörlerine (dylan, brandon) aşık olup ağlarlardı, ben de küfrederdim onlara. Benim hedef büyüktü çünkü, senaryom hep fazlasını elde etme üzerine kuruluydu. O kaymak çocuklar, ancak Amerika'da hoppidi hoppidi yaşıyor ve kendimde var olduğunu zannettiğim farklılıkları orada cukkaya çeviriyor olduğum hayalimin bit kadar kısmını oluşturuyorlardı sadece..

Neyse İstanbul'a geldim kendimi vurdum şehri keşfe.. Her üniversiteden arkadaşım var anasını satiim hayır bi de onlarla derse de giriyorum, Mimar Sinan Üni. resim bölümünün perspektif hocası benle ders işliyodu bi ara sadece :) Ulan günler haftalar geçiyo, aahh memlekeet, aah diye iki dakka şurda arabesk takılayım, hasretinden prangalar eskiteyim filan yok.. Zaten annem 4-5 ay sora "sen özlemiyorsun di mi?" diyip çakmıştı olayı. Hayır bi de önceden bahsettim ya benim anne bildiğin aktrist, kanka gibi de bi yandan, e bi de ufaklık var ki kardeş değil ben sanki, kendim kadar seviyorum, hayır özlemiyor değilim sadece o duygunun nası bişi olduğunu tarifleyemiyorum. Ne biliyim yanımda olsalardı keşke filan diye düşünüyorum, görüştüğümüzde inanılmaz mutlu oluyorum ama mesela çok özlediiiimm ühüüüü diye zırlayıp bunalıma filan girmiyorum..(Direkt arayıp çağırıyorum mesela :P)
Sonra bu muhabbet sevgilimle de gündeme geldi. Ulan adam bi ay yok yurtdışında mesela, bekliyo ki diğer hatunlar gibi yok manyak gibi özledim, sensiz yaşayamıyorum, nefes alamıyorum astım oldum, yokluğun bi zehir içtim kayboldum, dön bebeim dön çaresiz başım filan diyim göz yaşlarımı biriktirip rakıma su yapayım, olmadı atlayım gideyim bilmem ne.. Neyse anlatabildim nitekim tabiki özlüyorum ama zaten ifade edememe gibi bi sorunum var bir de bu özlemek olayını abartan tiplerden değilim, öyle ağlayamam filan mesela hasret özlem duygusundan diye.. Gerçi zamanla hissettiğim yanımda olsun, şimdi beraber olsaydık ne güzel olurdu filan isteklerinin, nereye yaa yine mi yeter la, gitme allaseen filan laflarımın aslında "özlemek" olduğunu öğretti kendisi :P
Çok sevdiğim arkadaşlarım var, bin yıl görmiyim farkına varmam bin yıl olduğunun mesela. Ama anladım ben sebebini, nası bi mekanizma geliştirdiysem sevdiğim insanlar hep yanımda sanıyorum, mesela 10 yıl sora görsem naber naptın dün dicem o kadar yani.. Bi de çabuk alışıyorum içinde bulunduğum durumlara...Yok abi benim geçmişle bağlantım 1saniyede kesiliyor :D

İşte dedim ya Amerikada doğmamış olduğum için ağlardım diye, işte o saçma hal bi süre sora "bari bi gideyim ya şu ülkeye"ye dönüşmeye başladı. Son iki sene sürekli ben Amerika'ya gitcem diyip duruyorum ama ortada hiç bişi yok, sadece, bak görürsün bişi olur ben Amerika'ya giderim yakında, olm orda bi olay var beni çekio diye mistik mistik konuşuyorum, taktım her önüme gelene söylüyorum. Bi de çaba filan da yok, bişi olcak öyle gitcem, herkes g.tüyle gülüyo tabi bana :D Neyse Kasım'da tamamen tesadüfler üzerine kurulu öyle birşey oldu ki ben gittim sevgilimle 1 hafta New York'ta kaldım :) Bana gülenlerin güldükleri yerleri için de empire states maketleri getirdim :P Hayatımın en süpersonik tatiliydi. (NY maceralarımı başka yazıda anlatırım ama en çok kamyonlarına hasta oldum söyliyim) Ne var orda? Öyle çok da bi halt yok cidden ama öyle bir ruh hali oturtuyor ki insanın üzerine audrey hepburn'sün de beyaz eşarbın ve güneş gözlüğünle manhatton'da bisiklete biniyorsun, herkes sensin herşey senin, bi acayip bi tuhaf bişiler geldi girdi ruhuma, öyle ki garsonluk yapayım, sürüneyim yine de hık demicem.. İşte ilk defa da hayatımda bişiyi özlüyorum yeminnen. New York'u ve orda olmayı. Lan insan bi kere gittiği bi yeri özler mi, hayır bi de ben!! "özlemek" ne demek tam olarak bilmeyen ben! bi tuhaf şeymiş, içimi gıdıklıyo, ya gıcık oldum ya sevdim bilemedim :D
işte
bu bikaç parça da içimi gıdıklıyo bu yüzden... (ne şapşal kelime arkaarkaya söyleyince insanın siniri bozuluyo gıdıkgıdıkgıdıkgıdıkgıdık :D)
(artık yeni yerler arıyorum gidecek, ilki Beyrut mesela)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder